Putin'in yaptırım korkusuyla sinen Türk Bankaları yüzünden yardım edemediği Erdoğan da seçimi kaybedecek gibi görünüyor.
Ondan sonra da dış güçler edebiyatı yapılıyor.
Neymiş bu Dış Güçler ki?
İşte görüyoruz hallerini. Hem birbirleriyle savaş halindeler hem de birbirlerini finansal veya enerji kesintisi açısından krize sokma derdindeler...
İsterseniz biraz açalım ve saçalım ekonomik açıdan zora düşüldükçe tekrarlanan şu meşhur Dış Güçler Masalını...
İlk Dış Güç; ABD... Enflasyonu düşürmek için sürekli faiz artırması aşırı borçlu şirketleri borç krizine sürüklüyor.
İkinci Dış Güç; AB ve İngiltere... Enerji ve Finans Krizi giderek derinleşiyor.
Üçüncü Dış Güç İran... Halkı sokağa dökülmüş, Mollaları devirmeye çalışıyor.
Dördüncü Dış Güç Çin... Sektörel daralma ve emlak krizi tehdidi altında...
Beşinci Dış Güç; OPEC + ki Tayyip Erdoğan'ın sözde dost Arap Ülkeleri.
Bugün petrol fiyatını tekrar 100 doların üstüne çıkartmak için arz kesintisi amacıyla toplanıyorlar.
Yani herkes birbiri için Dış Güç. Kimse kimseye babasının hayrına yardım etmez. Her yardımın da bir bedeli olur. Bugüne kadar Türk Bankacılık ve Finans Sistemi yabancı kurum ve kuruluşlardan tam 450 milyar dolar borç almış.
Örneğin Türkiye' den en fazla alacaklı olan kuruluş, şu günlerde Alman enerji ve sanayi sektöründeki seri iflaslar yanında ECB 'nin FED i yakalamak için faiz artırmasıyla borçlanma maliyeti artan ve likidite krizine sürüklenen Alman Deutsche Bank... Bu haldeki bir Deutsche Bank, en büyük müşterilerinden biri olan Türkiye'nin batmasını ister mi? Pekiyi sürüklendiği likidite krizi nedeniyle alacaklarının bir bölümünü tahsil edip günü kurtarmak istemez mi? Hadi gelin çıkın bakalım işin içinden...
Siz hiç Ömer Seyfettin'in "Diyet" ini okumadınız mı?