Diyeceksiniz ki; bu nasıl başlık, tabii ki Asgari Ücret Tespit Komisyonu belirliyor.
Fakat birincisi 10 Aralık'ta, ikincisi 16 Aralık'ta ve üçüncüsü de 19 Aralık'ta yapılan 3 komisyon toplantısında hiçbir rakam telaffuz edilmediğini kendileri açıkladı.
Daha sonra işçi temsilcisi Türk-İş'in başkanı Ergün Atalay, baskılara dayanamayarak 19 Aralık saat 16.00'da asgari ücret beklentilerinin yüzde 45 enflasyon farkı, yüzde 20 de refah payı olmak üzere toplam 29 bin 583 lira olduğunu açıkladı. Nihayet bir rakam çıktı, o da komisyon toplantısı dışında.
Başlıktaki konuya gelirsek; malum, IMF, Dünya Bankası, Standart&Poors (S&P) gibi küresel fonlara yön veren kuruluşlar da Türkiye'de milyonlarca ailenin geçim aylığı olan asgari ücret konusunda önerilerde bulundular.
Önce asgari ücrete yüzde 25'lik bir zammın hükümetin enflasyonla mücadelesine uyumlu olduğunu açıkladılar, sonra da lütfedip yüzde 30'a çıkardılar.
En son ABD'li Morgan Stanley'in önerisi yüzde 35 oldu. Bu da 23 bin liraya yakın bir miktar yapıyor.
Peki, bu küresel kuruluşlar neden bizim asgari ücretimize karışıyorlar? Çünkü hükümet yetkililerimiz sık sık küresel fonların kapısına gidip borç dileniyorlar. Ne demiş atalarımız; borç alan emir alır! Normalde tam bağımsız bir ekonomi anlayışına sahip olsak, "Bana ne, ne önerirlerse önersinler, umurumuzda değil" diyebilirsiniz. Ama bu iradelerden bin bir takla atarak borç talep ettiğinizde, onların önerileri, tavsiyeleri dahi sizin için bir emir oluyor.
Bu baskıların altında, asgari ücret Türk-İş'in talep ettiği 29 bin 583 lira seviyesinde olabilir mi? Oldukça zor.
İşveren temsilcilerinin komisyon dışında yaptıkları açıklamalarda ifade ettikleri oran IMF'nin önerisi olan yüzde 25 civarında. Bu da 21 bin 252 liraya karşılık geliyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan asgari ücretliyi enflasyona ezdirmeyeceğini belirtiyor. Soru şu: Hangi enflasyona? Yılsonu gerçekleşecek olan TÜİK'in enflasyonuna göre mi, yoksa "beklenen enflasyon" denilen 2025'in yılsonu enflasyonuna göre mi? Yüzde 25-30 oranları 2024 ile 2025 yılı enflasyonunun ortalamasından çıkartılıyor. Zammın odak noktası beklenen enflasyon olursa, bu ortalama oran sanki bir lütufmuş gibi lanse ediliyor.
Şu bir gerçek ki; asgari ücret rakamı komisyonda belirleniyormuş gibi gözükse de, gerçekte bize borç veren yabancıların aba altındaki sopalarının gölgesinde belirleniyor. İşte ekonomik ve dolayısıyla siyasal bağımlılık böyle bir şey.
Açıklanan 22 bin 104 TL'lik bu rakam işçileri tatmin edebilecek mi? Nasıl etsin ki, en yüksek rakam bile, Türk-İş'in en son 67 bin lira olarak açıkladığı yoksulluk sınırının yarısından az. Çok yakın zamanda yine açlık sınırı altında kalacak. Maalesef her yönüyle cennet vatanımızda çalışanlarımız, emekçilerimiz açlık sınırında olan bir gelire mahkum edilmiş durumda.
"Değerli arkadaşlar, inanılmaz bir talan düzeni. Desem ki bununla ceplerini dolduruyorlar; ceplerini doldurdukları para peşkeş çektiklerinin yanında hiçbir şey! Ülkenin bütün kaynaklarını, zenginliklerini 3 kuruşa yabancıya peşkeş çektiler, yabancıya verdiler. Bu benim gözümde bu milletle kavga etmektir, bu milletten intikam almaktır bunun başka bir izahı, başka bir açıklaması olamaz."
"Bütün Türkiye'ye bunları tek tek anlatacağız ve diyeceğiz ki: 'Biz bu devleti özelleştirtmeyeceğiz, bu ülkeyi de özerkleştirtmeyeceğiz.' Biz bu vatana sahip çıkacağız ve 'Bu vatan bizimdir bizim kalacak' diyeceğiz."