Şanlı ordumuz Güney Marmara hattında mevzilendi.
9 Eylül 1922 yılında Yunan ordusu Ege Denizi'ne döküldükten sonra Gazi Mustafa Kemal Paşa, Türk Ordusu'na Sevr Antlaşması'na göre uluslararası bölge ilan edilen Çanakkale Boğazı'na doğru ilerleme emrini verdi.
Mustafa Kemal Paşa ateş açılmaması halinde savaşmak istemediğini deklare etmişti.
26 Ağustos 1922 günü saldırıya geçmiş ve sadece 14 gün sonra İngiliz destekli Yunan ordusunu İzmir'e kadar bir süpürme harekatı ile denize iteleyen orduyla savaşmak herhalde akıl karı değildi!
Londra'dan gelen savaş emrini dinlemeyen General Harrington Mustafa Kemal Paşa ile savaşmanın delilik olduğunu biliyordu.
Ordumuz 6 Ekim 1923 günü İstanbul'u işgalden kurtardı.
Nitekim İngilizler savaşmayı göze alamadıkları için tam bir sene sonra çekilmek zorunda kaldılar.
Sözüm ona bazılarının dediği gibi, İstanbul hilafetin kaldırılması karşılığında Türkiye'ye teslim edilmedi.
Mustafa Kemal Paşa son derece diri ve muzaffer ordusunu İngilizlerin karşısına dikerek, onları yıldırarak İstanbul'u, Çanakkale Boğazı'nı ve Trakya'yı teslim aldı.
Eğer halife İslam ve Müslümanlar lehinde çalışmış olsaydı İngilizler onu öldürmek, sürgüne göndermek veya etkisiz hale getirmek için her şeyi yaparlardı.
Tam aksine, İngiltere 1918 yılında İstanbul'u işgal ettiği zaman halifeye dokunmadı.
12 Eylül 1919 yılında İngiltere ile halife arasında bir anlaşma imzalandı.
Anlaşmaya göre halife İstanbul'da kalacak bunun karşılığında da İngiltere'ye maddi manevi destekte bulunacaktı.
Mustafa Kemal Paşa kurmay kadrosuna da ya siyasette yer almalarını ya da asker olarak devam etmelerini istedi.
Halife bu vazifesini Mustafa Kemal Paşa'ya ve Kuvâ-yi Milliye'ye karşı gelerek fazlasıyla yapmıştır.
Mustafa Kemal Paşa zaferden sonra canından çok sevdiği askerlik mesleğini, üniformasını çıkararak bıraktı.
Bu acı tecrübeleri gençliğinde yaşayan Paşa Mustafa Kemal, kesin bir dille askerlik yapmak isteyenlerin siyaseti bırakmaları gerektiğini emretti.
Çünkü askerlik sanatı siyasi bir polemiğe sokulmayacak kadar kıymetliydi.
Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde ve özellikle Balkan savaşlarında askerin içerisine siyasi fitneler sokulmuş ve adeta Edirne Bulgarlara savaşılmadan teslim edilmişti.
Fevzi Paşa askerliği bırakmayarak genelkurmay başkanlık vazifesini yıllarca sürdürdü.
İsmet Paşa Mustafa Kemal Paşa gibi askerlik mesleğini bırakarak tamamen siyasete soyundu.
Yeri gelmişken ifade edelim ki, Anadolu'yu işgale yeltenen Yunan ordusu, Venizelos'çu ve kralcı olarak ikiye ayrılmıştı.
Son günlerde çıkartılan ve gündemi fazlasıyla meşgul eden teğmenlerin yemin töreni ister istemez geçmişte yaşadığımız acı tecrübeleri hatırlatıyor.
Aman dikkat! Şanlı Türk ordumuzu hiç kimse siyasete veya askerlik mesleğinin teamüllerinden başka bir vasıtaya sakın alet etmesin.
Bütün taraflardan isteğimiz şudur ki, lütfen herkes kendi işini yapsın. Yani sizi süper güçler de desteklese eğer orduya siyaset bulaşırsa başarı şansı sıfıra iniyor demektir.
Anadolu'da büyük Yunan felaketinin yaşanmasının bir sebebi de devrin süper gücü İngiltere tarafından desteklenen Yunan ordusuna siyasetin karışmasıydı.
Demokratik laik ve hukuk devleti kuralların işletildiği rejimlerde hiçbir kurum diğerinin işine karışmaz.
İşte bu nedenle Cumhurbaşkanı'ndan ricamız Şanlı Ordumuzu ve Teğmenlerimizi günlük siyasi ihtiraslarına alet etmemesidir... Onlar ''Mustafa Kemal'in Askerleri'' olarak bu vatana ellerinden gelen hizmeti yapacaklardır...