Resul-i Ekrem (s.a.a.v.) şöyle buyurdu: "Yazıklar olsun ahir zaman babalarına!"
Ashap soruyor: "Yoksa müşrik mi olacaklar?"
Peygamberimiz (s.a.a.v.): "Hayır, Müslüman kalacaklar ama çocuklarına dini öğretmeyecek ve hatta çocukları, dini öğrenmek istediklerinde onlara engel olacak ve onları, dünya malı kazanmaya sevk edeceklerdir. İşte Ben, böyle babalardan uzağım; onlar da, Benden uzaktırlar."
Demek ki, çocuklarımıza İslam'ı öğretmek imanın gereğidir. Haliyle de İslam'ı öğretmek için önce öğrenmek ve de yaşamak lazımdır.
'İnsanın dünya sahnesine gelmesinin gayesi; Allah'a kulluktur, ibadettir. İbadetin özü de zikrullahtır' diyen Merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız devamında ise şunları söylemektedir:
"Bugün toplumun içinde bulunduğu buhran hâlinden, ahlakî çöküntüden herkes şikayetçi. Kulluk istikametini bırakan, ibadeti unutan bireylerin geldiği noktanın cemiyete yansımasıdır bu hâl.
İnsan beşerî sıfatlardan kurtulup, Rahmanî sıfatlara kavuşamaz ise siz, ona ne kadar doğruyu, hayrı, güzelliği gösterirseniz gösterin kendi, iç tabiatında doğruyu, hayrı görmeye muktedir olamaz. Yani onun asıl problemi kendisiyledir.
Dostlarımızdan bazıları, 'Hocam namaz kılmak istiyoruz ama kılamıyoruz' diyorlar. Kişinin namaza durabilmesi için; evvela namaz için arzunun, isteğin onun iç tabiatında; kalbinde, gönlünde oluşması zaruridir…
Unutmayalım, fert ve cemiyet bazında huzur, saadet, barış ancak Allah'a kulluk ile olabilir."
Anladığım kadarı ile bizlerin, evlatlarımıza faydalı olabilmemiz, onların hem bu dünyalarını hem de ahiretlerini imar edebilmemiz için ilk önce kendimizle barışmamız ve kulluk şuurunu idrak etmemiz lazımdır ki, bu şuuru çocuklarımıza verebilelim. İşte bu kulluk şuurunu verebilmek en büyük mirastır.
İmam Cafer Sadık (a.s.) buyurmuştur ki: "İyi babaların çocuklarına bırakabileceği en büyük miras servet değildir; güzel terbiye ve ahlâktır."
İmam Ali (a.s.) buyurmuştur ki: "Çocuk, beş yaşını tamamlayıp sağ ve sol elini tanıdığı zaman, onu kıbleye doğru oturtun ve secde etmesini söyleyin. Altı yaşını tamamlayınca, ona rükû ve secdeyi öğretin. Yedi yaşını tamamlayınca da, yüz ve ellerini yıkayarak namaz kılmasını emredin ve bu konuda asla gevşeklik yapmayın."
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurur: "Çocuk, Bismillah'ı öğrendiği zaman, Allah Teâla çocuğu, annesini ve babasını cehennem ateşinden kurtarır."
İmam Ali (a.s.) buyurmuştur ki: "Çocuklarınıza Peygamber'i (s.a.v.), Ehl-i Beyt'ini ve Kur'an okumayı sevdirin."
İmam Ali (a.s.) buyuruyor ki: "Kötü evlat, insanın en büyük musibetlerindendir. Kötü evlat, anne ve babanın haysiyetini yok eder ve geriye kalanları ise rezil eder."
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurur: "Çocuk, yedi yaşına kadar amir (emredici), yedi yaşından on dört yaşına kadar memur (emre itaat eden), on dört yaşından sonra yedi yıl da baba ve annesinin veziri olmalıdır."
"Çocukları sevmeyen bizden değildir"
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: "Çocukları sevin, onlara karşı şefkatli olun ve onlara söz verecek olursanız kesinlikle sözünüzde durun. Zira çocuklar, sizin onlara rızık verdiğinizi sanırlar."
Yine Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki: "Çocuklarınızı çok öpün. Zira her öpücüğe karşılık, cennetteki dereceniz yücelir… Çocuk cennet nimetlerinden biridir… Çocuk kokusu cennet kokularındandır. Küçük çocuğu olan onunla, çocuklaşsın."
Ümmü'l-Fazl anlatıyor: Resul-i Ekrem (s.a.v.) henüz süt çocuğu olan Hz. Hüseyin'i benden alarak kucakladı. Hz. Hüseyin (a.s.) Resûlullah'ın (s.a.v.) elbisesini ıslattı. Ben, kızarak Hüseyin'i Resulullah'tan (s.a.v.) aldım. Bu arada Hüseyin ağladı. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) bana şöyle buyurdu: "Ey Ümmül Fazl, biraz yavaş. Bu idrarı su temizler, ama Hüseyin'in kalbinden üzüntüyü ne giderebilir?"
Resul-i Ekrem (s.a.v.) buyurur ki: "Çocuklara şefkat ve büyüklere saygı göstermeyen kimse bizden değildir."
Rabbim bizlere, hayırlı evlat olup, hayırlı evlatlar yetiştirmeyi nasip eylesin… Hayırlı Cumalar dilerim...