Gençliğimizi AKP ile geçirdik....
Artık orta yaşlıyız.
Geçen 21 yılda çok şey öğrendik, çok şeyin de farkına vardık.
Şahsım adıma söylüyorum, mükemmel bir Müslüman'ın nasıl olması gerektiğini AKP kadrolarına bakıp, söz, fiil ve icraatlarını iman terazisine koyarak öğrendim.
Örneğin bir devletin nasıl yönetilmemesi gerektiğini Erdoğan ve hükümetlerine bakarak öğrendim.
Örneğin bir milletin birliğini bozmak için neler yapılmaması gerektiğini Erdoğan ve hükümetlerinin yaptıklarına bakarak öğrendim.
Riyanın, mal-makam sevgisinin, şöhretin, hükmetme ihtirasının ne denli büyük bir afet olduğunu da bu dönemde öğrendim.
Yalan söylemenin nasıl sıradanlaştığını, verdiği sözü tutmamanın, sarf ettiği sözün tam aksini yapmanın, sözünden dönmenin, 'kandırıldık, aldatıldık' mazeretleri ile aklanmayı da bu dönemde gördüm.
Bir İmam-Hatip mezunu olarak aynı zaman iyi bir ekonomist hiç olmadım. Ama Erdoğan sayesinde varlık üzerinde kıtlıkla yaşamayı öğrendim.
En önemlisi ise bu kadar yanlışa, çürümüşlüğe ve de güç ve kuvvete karşı yürüyüşü öğrendim.
Bu hakikat yürüyüşünü ise Merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hocamdan öğrendim.
Mutlu birey, huzurlu toplum ve tam bağımsız devlet hedefini Haydar Baş Hocamdan öğrendim. Genele geçelim!
Neden yabancı yatırımcı aranıyor?
Örneğin Sayın Erdoğan G20 toplantısına gidiyor, 'yabancı yatırımcıları' ülkemize davet ediyor. Arap ülkelerine gidiyor aynı davet. Avrupa'ya gidiyor aynı davet. Geçenlerde ABD'ye gitti ve yine aynı daveti tekrarladı.
Bu ülke yabancı yatırımcıya muhtaç mıdır? Devleti yönetenler sağda, solda neden yatırımcı arıyor?
Devlet yatırım yapmaktan aciz midir? Evet, diyorsanız bu acziyeti devlete kim sağladı?
Bu ülkenin, AKP'ye rağmen 24 milyon hektarlık tarım arazisi var. Bu 50 milyon hektara da çıkarılır. Anadolu bozkırları milyonlarca hayvanı besleyecek büyüklükte.
Ovalarımız, nehirlerimiz, dağlarımız, denizlerimiz, güneşimiz vs. Yok, yok bu topraklarda.
Hele yerin altı! İnanılmaz bir zenginlik. Düşünün dünyada 2 yüzden fazla devlet var ve dünyadaki altın rezerv miktarı 43 bin ton civarında olduğundan bahsediliyor. Bunun 6 bin 500 tonu Anadolu'da.
Dünyadaki değerli taşların % 40'ı Anadolu'da. Sadece 19 milyar ton linyit rezervinden bahsediliyor. Yandaş medya bile 500 milyar dolarlık mermer rezervlerimizi haber yapmaya başladı. Artık Anadolu'nun petrol, doğalgaz üzerinde yüzdüğünü inkarda edemiyorlar.
Bor bizde, toryum bizde, bakır bizde. Ne arasrak elimizin altında. Sahipte biziz. Ama bizi yönetenler, yabancı yatırımcı arıyor.
Peki, devlet neden yatırımcı olmuyor? Gücü mü yok? Çalışacak insanı mı yok? Çalıştıracak aleti mi yok? Bu çalışmaları, yatırımları organize edecek aklı mı yok? Sahi ne yok devletimizde?
Devletin yatırım sahasında çekenler bu sahayı küresel para sahiplerine, faiz lobilerine bırakarak devlet ve millete ekonomik kelepçeleri taktılar.
Şimdi faizden, döviz kurlarından, enflasyondan şikayet ediyorlar. Sizin eseriniz bu!
Sahi devlet buğday, pamuk, soya, fasulye, şekerpancarı, ayçiçeği, mısır vs. üretemez mi? Üretme, diyen NAS mı var?
Dünyadaki 4 fındığın üçü bizim ama fındıkta söz sahibi yabancı yatırımcılar. Devlet yatırımcı olamaz mı? Nedir bu acziyet?
Asıl sorun para
Yabancı yatırımcı, dedik ya! Hükümet bu yatırımcılara kaşı, gözü için aramıyor, davet etmiyor. Ya niçin? Paraları olduğu için.
Devletimizin parası yok mu? Varda, yok...
Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın dediği gibi 'hazine üzerinde oturan dilenci gibiyiz'.
Nedenini de Haydar Baş Hocamız açıklamıştı; 'Uzun zamandır kendi paramızı basmıyoruz. Cebimizdeki para bizim paramız değil, doların tercümesi. Hükümetler faizle aldıkları doları (maliyetli parayı) kasaya koyarak onun karşılığında TL basıyorlar. Biz bu oyunu bozacağız, var mısınız' diyordu.
Haydar Hocamız her sözünün izahını da yapardı
Evet, Haydar Hocamız her sözünün izahını da yapardı. Hem de ilkokul talebesinin anlayacağı bir üslup ile.
Bakın, para başlığında ne diyordu:
"Milli Ekonomi Modeli'nde ortaya koyduğumuz hedefleri yakalamada, çok önemli iki güce sahibiz. Bunlardan birincisi para, bir diğeri ise devlettir.
Para, kapitalist anlayışlarda sadece bir mübadele ve değer saklama aracı olarak görülmüştür.
Oysa paranın çok önemli iki özelliği şu ana kadar ifade edilmemiştir. Birincisi, paranın bir tahrik unsuru olarak işlemci özelliği, bir diğeri de paranın üretilen mal ve hizmetlerin karşılığı olma vasfıdır.
Bir diğer konu da, serbest piyasa anlayışı ve devlet kavramıdır. Kapitalist modeller, serbest piyasayı savunurken, müdahale edilmeyen piyasaların kendi kendine dengeye geleceği kanaatindedir.
Milli Ekonomi Modeli'nde devlet sadece alan el değil, aldığından daha fazlasını verebilme kudretinde olan iradedir.
Sosyal devlet yaklaşımı hem sosyal adaleti, hem de sürekli büyümeyi sağlamaktadır. Yani fakir bir insanı doğrudan desteklemek, dolaylı olarak sanayiciyi de desteklemektir…
Her ekonomi modeli, onu ortaya koyan kültürün ve bakış açısının bir yansımasıdır.
Kapitalizm, Batı insanın meselelere bakış açısını yansıtmaktadır. Milli Ekonomi Modeli ise bize ait değerlerin bir açılımından ibaret olup, olaylara batı gözlüğü ile değil, Müslüman Türk insanının sahip olduğu ölçüyle çözüm getirmektedir.
Milli Ekonomi Modeli, bir Rus profesörün "Sosyalizmden biz çektik, kapitalizmden ise dünya çekiyor, bizi ve dünyayı kurtaracak; gelir dağılımını düzeltecek, sürekli büyümeyi ve tam istihdamı sağlayacak ekonomi modeli nedir?" sorusuna da bir cevap niteliğindedir."
Rus'un gördüğünü görecek göz yok mu sende?