Her gün yaşadığımız toplumsal olaylar adeta hepimizi derinden yaralıyor.
Hani derler ya iki günlük dünya için değer mi?
Günlerdir ülke gündeminde, yüreğimizi paramparça eden vahim olaya, Ata'mızın sözüyle değinmek istiyorum; "Vatanı korumak çocukları korumakla başlar."
Mekânın cennet olsun Narin yavrumuz.
İlk olmadı, son olsun bari!
Toplumsal meseleleri konuşurken her zaman işin özünü bilmek gerekir. Önce insan anlayışıyla, kendi yararına kazanılan insan.
Ziller çalıyor. Ders zili mutfak zili. Aslında 12 ay mutfakta ziller çalıyor, hiç tatil olmadan. Ekonomideki kötü gidişatın zil sesi hiç susmuyor.
Mili bir eğitim
Yeni eğitim öğretim dönemi başladı.
Nasıl bir eğitim, nasıl bir öğretim. Tabii ki milli bir eğitim.
Yaklaşık 20 milyon öğrencinin, 1.2 milyon öğretmenin, eğitim öğretime başladığı bugünlerde yeniden değişen müfredata merhaba diyecek.
Dünyada örneği var mıdır? Neredeyse her yıl müfredat değişecek, yıl geçmeden bakan değişecek.
Mevcut iktidar 22 yılda 18 defa müfredat değiştirmiş.
Cumhuriyet tarihinde son 20 yılı böyle yaşadık. Değişen sınav sistemleri de işin cabası. Bir karar verin artık. Kişilere, siyasete göre değil, ülke menfaatlerine uygun bir eğitim sistemi. Bunun adı da milli bir eğitim.
Her alanda olduğu gibi eğitimde de milli bir çizgi izlenmesi gerekirken, deneme yanılma yolu ile devlet idaresi maalesef gelenekselleşiyor.
Milyonlarca öğrenciyi ve binlerce anne babayı derinden etkiliyor bu sistem değişiklikleri.
İlköğretimden liseye, adeta sınavdan sınava koşturulan bir eğitim sistemi. Sonrası, yüzlerce üniversitede adeta oyalanan ve sonuçta sokağa atılan işsiz Türk genci. Yazık oluyor!
Sosyal devlet anlayışıyla, her Türk evladının bütün ihtiyaçlarını karşılayan, baba devlet eliyle eğitilen, ülkesine milletine hizmet edebilen bir genç yetiştirmek ana gayemiz olmalı.
"İngiliz kültürü ile yetişen bir İngiliz genci, Alman bilinci ile eğitilen Alman genci oluyor da, Müslüman ve kahraman Türk genci yetiştirebiliyor muyuz?
Eğitimin temel maksadı, çağın gereği maddi ilimleri öğretmek kadar geleceğimizin teminatı gençleri, bizi biz yapan değerlerimiz ile yoğuracak bir programın sunulmasıdır. Ve bu program deneme yanılma ile değil, değişmeyen milli bilinç ile şekillenmiş bir düzen ister."
Bu da milli bir eğitimdir.
Milli bir ekonomi
Ülke gündemi sürekli bilinçli değişir halde. Hiçbir zaman gerçek gündem, ana gündem olamıyor.
Bir gün koca koca adamların meclisteki kavgalarıyla, bir gün anayasası değişikliğiyle, bir gün tüzük değişikliği ederken, milletin asıl kavgası, yaşam kavgasına bir türlü sıra gelmiyor.
Millete bir hatırlatma. Bırakın, bunlar için siz de kavga etmeyin. Meselenin sizlerle ilgisi yok. Konu, tamamen duygusal. Siz anladınız!
Yıllardır şeriat deyip, Nas deyip ülkenin geldiği hali de hatırlatmak isterim. Geçimini faizle sağlayan bir toplum. Neler oluyor bize!
Bankaların vergi rekortmen sıralamasında nerede olduğunu bilmeyen var mı?
Faizle zengin olunan bir düzen kuruldu. Ne ticaret kaldı ne de yatırım.
Kına yakmayı unutmayın!
3 yıl değil 23 yıldır aynı şeyleri yaşıyoruz. Her geçen gün daha çok yoksullaşan bir toplum. Zenginleşen kesim yok mu? Tabi ki var. %10!
Ülkemizi idare eden en yetkili kişiler diyor ki; millete karşı sorumluluklarını yerine getirmekten kaçanları millet affetmez. Katılıyor musunuz?
Eğitimden barınmaya, gıdadan giyinmeye, sağlıktan güvenliğe, sorumluların bu sorunları yerine getirdiğine katılıyor musunuz?
Yeri gelmişken onu da ifade edelim. İktidar böyle de, muhalefet farklı mı? Maalesef onların da bir çözümü yok, söylemden başka.
Neymiş efendim.
Okullar açılınca zil değil, ziller çalıyormuş.
Sınıflarda, mutfaklarda.
Duyanlara.
Kalın sağlıcakla…