Ülkemizde var olan sığınmacıların geçici koruma statüsü ile varoluşları sosyal, kültürel ve ekonomik yükleri yanında hızlı nüfus artışları ile demografik yapımızın bozulmasına yaptıkları katkı artık kontrol edilemez hale geldi. Ülkemizde yasal geçici koruma statüsü ile var olanlar dışında kaçak yollarla ülkemize gelip şehirlere dağılan "Suriye'li, Afganistan'lı, Pakistan'lı, Afrika'lı, Irak'lı, iran'lı, Ukrayna'lı ,Rus'lar ile Türk cumhuriyetlerinden gelen vatandaşların nüfusu küçümsenmeyecek rakamlara ulaştığına hepimiz şahitiz.
Özellikle Suriye'li geçici koruma statüsü ile gelenler ve kaçak yollarla ülkemize gelmiş olanların günlük yaşamın içinde var oluşları bir çok probleminde beraberinde getirdiğini yaşayarak deneyimledik. Suriye'den gelenleri kamplarda, sınırlarımız dışında tutamadık.!!! Avrupa Birliğinin yaptığı milyarlarca avro yardım karşılığında ülkemiz sınırları içinde bulunan kamplar Suriye içindeki güvenli bölgelere taşınması kasten istenmedi.
Kontrol edilemeyen Suriyeli sığınmacıların üzerine bir de Afganistan'dan gelen yüzbinlerce paralı Afgan asker kaçakları ülkemize akın akın geldiler. Milyonları bulan sığınmacı Suriyeli, Afgan ve kaçak göçmenlerin temel ihtiyaçları olan barınma, sağlık, gıda, okul, iş problemleri Türk vatandaşları ile rekabet ortamı oluşturdu. Sığınmacı ve kaçakların düşük ücretle çalıştırmaları İşsizlik oranını arttırdı. Sığınmacı ve kaçakların sosyal güvenceleri olmadığı için sağlık ihtiyaçlarını devletin ödemesi hazineye yük getirdi. Sığınmacı ve kaçakların işyeri açmaları vergi kayıplarına sebep oldu.
Sığınmacı ve kaçakların barınma ihtiyaçları kira fiyatları katladı. Sığınmacı ve kaçakların kültürel farklılıkları ve kontrol edilememeleri asayiş olaylarını arttırdı. Sığınmacı ve kaçakların doğum oranlarının yüksek oluşu bizim demografik yapımızı tehlikeli noktaya getirdi. 10 yıl önce başlayıp hala devam eden gelip geçici koruma statüsü içinde olan birçok Suriyeli, Afgan, Irak ve İran vatandaşları Türk vatandaşı statüsüne geçiti. Ülkemiz içinde bulunan İstanbul, Adana, Hatay, Gaziantep, Kilis, Urfa gibi şehirle de bulunan sığınmacı ve kaçakların nüfus artışları toplumsal rahatsızlıkları da beraberinde getirdi.
Son yıllarda oluşan asayiş olaylarında ki artış toplumsal olaylara dönüşmeye başladığı gibi son Kayseri'de yaşanan olayların Suriye sınırları içine taşınması bizlere " Besle kargayı oysun gözünü " sözünü hatırlattı. Bugün milyonlarca Türk vatandaşı "ensar", din kardeşi olarak konuşulan Suriyeli vatandaşların Türkiye Cumhuriyeti tarafından oluşturulan güvenli bölgelerde Türk vatandaşlarının araçlarına yaptıkları saldırılar ile ''yedikleri kabı pisletiyor " Bayrağımızı yırtıp yakarak içlerindeki kini kusuyorlar.
Bizlerin hasas olduğumuz değerlere karşı işlenen suçlara karşı tepkimiz her geçen gün sertleşmesi önümüzde ciddi bir toplumsal tepkinin yayılmasına zemin hazırladığını unutmamak gerekir. Yakıp, yıkmak, dövmek sövmek, öldürmek çözüm olmamalı. Herkesin, hepimizin istediği ülkemizde bulunan sığınmacı ve kaçakların bir an önce geldiklere yerlere yollanması ülkemiz ve vatandaşlarımızın huzuru için zorunlu hale gelmiştir. Artık bu insanlar sığınmacı yada kaçak değil "işgalcidir"
Bu yükten kurtulmak hepimizin hakkı ve isteğidir.