SÜPER KUPA SKANDALININ DETAYLARI ORTAYA ÇIKTI
SÜPER KUPA SKANDALININ DETAYLARI ORTAYA ÇIKTI
Suudi Arabistan’da yaşanan kriz sonrası ertelenen Süper Kupa finaliyle ilgili detaylar ortaya çıkmaya başladı. Suudi yetkililer, önce Fenerbahçe’nin daha sonra ise Galatasaray’ın Atatürk’ün dünyaya örnek teşkil edecek ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ ve ‘Ne mutlu Türküm diyene’ pankartlarını reddedince işler sarpa sardı.
Türkiye Futbol Federasyonu'nun Cumhuriyet'in 100. yılında Süper Kupa finalini yurt dışında oynatma isteği büyük bir skandalla son buldu. Süper Kupa finali için Suudi Arabistan ile 4.5 milyon dolara anlaşan ve bu paradan 1.6'şar milyon doları Galatasaray ve Fenerbahçe'ye veren Futbol Federasyonu, detaylı bir protokol imzalamayınca sorunlar yumağı milli değerlerimizin pazarlık konusu olmasına kadar gitti.
Finalin ertelenmesi sonrası kamuoyuna yeterli bilgi vermeyip, insanların akıllarında daha da fazla soru işareti belirmesine yol açan sürecin detayları ortaya çıkmaya başladı. Gazeteci İbrahim Seten, 3-4-3 Youtube hesabına Türkiye Futbol Federasyonu yetkililerinden aldığı bilgiler doğrultusunda Süper Kupa sürecinin başından sonuna kadar yaşananları bir bir anlattı. Seten, şunları dile getirdi;
'İyi paraya satalım, parayı da kulüplere dağıtalım'
"Yaz aylarındaki ilk Mehmet Büyükekşi projelerinden biri Süper Kupa'yı yurt dışına taşımaktı. Trabzon-Sivasspor maçından elde edilen gelirin çok komik olması nedeniyle "İyi paraya satalım, parayı da kulüplere dağıtalım" fikri ağır bastı."
"Avrupa, Azerbaycan, Birleşik Arap Emirlikleri incelendi… İlgilenen çıkmadı, tek seçenek olarak Suudi Arabistan kaldı. 4.5 milyon dolardan 1+4 yıllık sözleşme önerdiler. Üstelik dünya futbol piyasası da oraya kayıyordu. Büyükekşi, kulüp başkanlarına sorup onay aldıktan sonra sözleşme imzalandı."
Fenerbahçe ve Galatasaray, TFF'nin karar vermesini istedi
"Fenerbahçe ve Galatasaray önce tamam dediler ama sonra camia baskısıyla döndüler, özellikle divan kurullarından çatlak sesler çıktı. Başkanlar da bu yüzden "Gitmek istemiyoruz" demeye başladılar. Riva'da kendileriyle bir toplantı yapıldı, Büyükekşi "Vaz mı geçtiniz?" diye sordu. "Siz amir kurum olarak kararı verin, biz de oynayalım" cevabını aldı."
'Suudiler, Neden İstiklal Marşı'nı istiyorsunuz dediler'
"Son haftaya kadar her şey sorunsuz gitti. İstiklal Marşı için Suudiler "10 gün önce Manchester City-Fluminense Süper Kupa oynadı ama onlar ulusal marş çalmadı. Siz neden bunu istiyorsunuz?" dediler. "Ülke olarak hassasiyetimiz var" dedik, anlayış gösterdiler. "Bizim de sözlü ulusal marşımız 5 dakika, sözsüz 30 saniye" dediler; jest olsun diye 30 saniyelik versiyonu çalmayı kabul ettik."
'Suudi Arabistan'dan yanıt alamadık'
"Galatasaray ve Fenerbahçe, Atatürk imzalı özel 100. yıl formalarıyla maça çıkacaktı, o da sözleşmede vardı."
"Maçtan 2 gün önce, çarşamba saat 13.00-14.00 arası Fenerbahçe bize yazı yollayıp "Maça Yurtta Sulh Cihanda Sulh pankartı ve ısınmaya önde Atatürk portresi, arkada Yurtta Sulh Cihanda Sulh yazılı tişörtle çıkmak istediğini" bildirdi. Hemen Suudi Arabistan Futbol Federasyonu'na sorduk ama yanıt alamadık."
"Sormamızın sebebi de şu: Maç bizim ama başka ülkede oynandığı için UEFA-FIFA organizasyonu sayılıyor. Ayrıca oynanan ülkenin regülasyonları da dikkate alınıyor. Mesela Real Madrid, kendi Süper Kupası'nı İstanbul'da oynasa, üstüne bahis reklamı giyemiyor."
'Pankartlardan sonra işler daha da sarpa sardı'
"Neyse ertesi gün Riyad'a uçtuk. Maç provası oldu. Ondan sonraki oryantasyon toplantısında Suudiler, Norm Ender'in şarkısında savaş sözcükleri olması nedeniyle istemediler, ona zaten İstiklal Marşı söyletip sorunu giderdik. Fenerbahçe'nin son isteklerini de kabul edemeyeceklerini söylediler."
"Galatasaray da Fenerbahçe'nin isteklerini duyunca "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" pankartıyla çıkmak istedi. Arapların izin vermediğini öğrenince "Ne Mutlu Türküm Diyene"ye çevirdiler pankartı. Belki ona izin verilir diye. Gece yarısı saat 2'de tişörtler bastırdılar. Sorunu çözeriz sandık ama ertesi gün işler daha da sarpa sardı."
'Ali Koç, 'Ben başkanlığı bırakayım, siz maçı oynatın' dedi'
"Ali Koç'un "Pankarta yerel otorite izin vermedi" açıklamaları herkes üzerinde bir baskı oluşturdu. Büyükekşi ve Spor Bakanı Bak, iki başkanı toplantıya çağırdı. İşin içinden çıkmak mümkün olmadı. Genel yaklaşım, "Avrupa maçında bu pankartla çıkamazdık, burada da aynı durum geçerli, bu maçın oynanması için her şeyi yapmalıyız" oldu. Ali Koç ise "Ben başkanlığı bırakayım, siz maçı oynatın" şeklinde karşılık verdi. Büyükekşi "Kimse bırakmasın, hep beraber karar almak için buradayız" dedi ama Türkiye'den gelen haberler de konunun milli mesele haline geldiğiydi. Öyle bir noktaya gelindi ki, eldeki şartlarda maçı oynayan veya oynatan bir daha başkanlık yapamazdı."
'Suç varsa herkesin'
Şunu da sordum tabii ki: "Bir kısım medya gibi suçu kulüplere yüklemek mümkün mü?"
Ortak yanıt şu oldu: "Tek başına ne Ali Koç'u ne Dursun Özbek'i ne de Büyükekşi'yi suçlamak mümkün. Hep birlikte krizi doğru biçimde yönetemedik. Suç varsa herkesin."
Bu noktada şu eklemeyi yapalım; son kriz zirvesine Suudi bakan yardımcısı Almasaed'in yakın dostu spor eski bakanı Muharrem Kasapoğlu ve kardeşi Halil de katıldı. Onların bu krizdeki yeri ayrı bir yazı konusu.
Suudiler 4.5 milyon dolar ödedi
Son not: Suudiler anlaşma gereği TFF'ye 4.5 milyon dolar ödemişti. TFF de bu paranın 1.6'ar milyon dolarını 2 kulübün hesabına yatırmıştı. O paralar şimdi iade edilecek. Onun dışında tazminat ödenmeyecek."
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.