Dervişoğlu: Yine dağ fare doğurdu
Dervişoğlu: Yine dağ fare doğurdu
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, "Açlık sınırının 21 bin, yoksulluk sınırının ise 72 bin lira olduğu bir ülkede işçiye reva görülen 22 bin 104 liralık asgari ücret, sadaka bile değildir." ifadelerini kullandı.
Dervişoğlu, İYİ Parti TBMM Grup Toplantısı'ndaki konuşmasında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
TBMM Genel Kurulunda kabul edilen 2025 yılı bütçesine değinen Dervişoğlu, bu konuda hükümeti eleştirdi.
Dervişoğlu, bütçenin, il ve ilçe kongrelerindeki listeler kadar inceleme ve değerlendirmeye değer görülmediğini, ortada bütçe diye bir şey kalmadığını savundu.
Gelinen noktada emeklinin yine hakkını alamadığını söyleyen Dervişoğlu, "Memur yine ay sonunu göremeyecek, öğrenci yine tek öğünle günü geçirecek, işçi grev yasaklarıyla susturulacak, hastalar yine kuyrukta bekleyecek, diplomalı yoksul gençler yine çaresizce iş arayacak; anaların, babaların endişesi artarak devam edecek." sözlerini sarf etti.
"Yine dağ fare doğurdu"
Asgari ücret tartışmalarını anımsatan Dervişoğlu, şöyle konuştu:
"Türkiye, iktidarın sürekli ateş taşıdığı bir asgari ücret cehennemine döndü. Günü, saati, dakikası belli olan, ihtiyacın ve kaynakların ne olduğu, hesaplama modüllerinin nasıl olduğu bilinen asgari ücret tespitinde yapacakları üç kuruş zammı görüşüp durdular. Sonuçta yine dağ fare doğurdu. Devlet kendi vergisine, harcına, kağıdına, mührüne neredeyse yüzde 50 zam yapmışken, çarşıda etiketler halen yüzde 100 artarken, iktidarın gözü emekçinin avucundaki kırıntılardadır.
Geçen yıl ocak ayında belirlenen 17 bin lira, bugün alım gücü bakımından en iyi ihtimalle o günün 12 bin lirasına düşmüştür. Enflasyon, vatandaşın alın terini, emeğini alıp götürmüştür. Mazot 44, simit 15, en ucuz et 400, yeni ev tutacak olana en düşük kira 20 bin lira oldu. Açlık sınırının 21 bin, yoksulluk sınırının ise 72 bin lira olduğu bir ülkede işçiye reva görülen 22 bin 104 liralık asgari ücret, sadaka bile değildir. İlan edilen artış oranı hiçbir yaraya merhem olmayacaktır. Ocak ayı itibarıyla gelecek zamlarla birlikte daha yılın ilk ayında yine kuşa dönecektir."
Dervişoğlu, 28 bin liranın altındaki bir asgari ücretin rasyonel olmayacağını, bu konudaki düşüncelerini her ortamda dillendirdiklerini hatırlattı. Enflasyonun vatandaşı ezdiği bir ekonomik düzende asgari ücrete yılda 2 kere zam yapılmasının bir zaruret olduğunu, bunun sadece bir vatandaşlık hakkı değil aynı zamanda bir insan hakkı olduğunu söyleyen Dervişoğlu, bundan sonra uğradığı haksızlıklar için yollara ve meydanlara çıkan herkesin yanında olacaklarını kaydetti.
2025 yılı bütçesinin, "Bismillah" demeden yaklaşık 2 trilyon lira açık verdiğini anlatan Dervişoğlu, "Yıllara göre değişen dolar kuru ile hesaplandığında son 22 yılda 4 trilyon dolardan fazla vergi toplanmıştır. Hala gelir gider dengesi tutmuyor ve çözüm yeni vergilerde aranıyorsa bunun adı ekonomik kriz değil, yönetim ve iktidar krizidir." diye konuştu.
Türkiye'de artık yoksulluğun değil, derin yoksulluğun konuşulduğunu ifade eden Dervişoğlu, şu sözleri sarf etti:
"Kasım 2024 sonu itibarıyla 4 kişilik bir aile için açlık sınırı 21 bin liraya ulaşmış, yoksulluk sınırı 72 bin lirayı geçmiştir. Bu ailenin 3 ferdi AK Parti'nin icat ettiği saat uygulamasıyla karanlıkta uyanıp, üçü birden gün boyu çalışıp, asgari ücretle kazansa üçünün kazandığı para AK Parti iktidarının yarattığı yoksulluk sınırına ulaşamıyor. Yol, yemek, elektrik, su, doğal gaz, kira, eğitim, sağlık masrafı derken giderler tombul, gelirler cılız, kiralarsa yine azgın ve kuyruklar yine alabildiğine uzun ve suskun; saray ise milletin derdine yine kör yine sağır. İşte bayrağın indirildiği yer tam burasıdır. Bayrağın yerden kaldırılıp göndere çekilmesi gereken yer de burası olacaktır."
Dervişoğlu, herkesin asgari ücret düzeyinde, en düşük standartlarda yaşamaya mahkum edildiğini, tüm dünyada başlangıç ücreti olarak tanımlanan asgari ücretin Türkiye'de referans ücret haline geldiğini de savundu.
"Esad gitmiştir, misafirlik de bitmiştir"
İYİ Parti Genel Başkanı Dervişoğlu, Suriye'de Baas rejiminin ortadan kalktığını, bir diktatörün devrilmesinin Suriye halkı için sevinç ve gurur vesilesi olduğunu; bir aile tasallutunun sona erdiğini söyledi.
Türkiye'nin, Suriye'deki iç savaşta, açık bir şekilde taraflı davranan iktidar yüzünden neredeyse Suriye kadar zarar gördüğünü öne süren Dervişoğlu, Orta Doğu'nun, saat başı ittifakların ve çıkarların değiştiği bir yer olduğuna işaret etti. Dervişoğlu, Türkiye'nin güvenliğini ve çıkarlarını önceleyen her türlü karar ve eylemi destekleyeceklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sınırlarımızın ve nüfusumuzun güvenliğini güvence altına alacak karar, tedbir ve gerekirse operasyonların zaman kaybetmeksizin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda ülkemizdeki Suriyelilerin ivedilikle geri dönüşlerinin temin ve tesisi gerekiyor. Yani Esad gitmiştir, misafirlik de bitmiştir. Bölgedeki savaş ve çatışmaların, önümüzde dağ gibi duran iklim krizinin dikkate alınarak, bir daha Türkiye'nin böyle bir göç dalgasına maruz kalmaması için gerekli önlemlerin zaman geçirilmeksiniz alınması, rejimin değiştiği Suriye'de ülkemizin güvenliği açısından bir terör devletinin kurulması ihtimalinin bile taviz verilmeksizin engellenmesi gerekir.
Aynularab, terör örgütünün işgalinden mutlaka arındırılmalıdır. Hatta Rakka, Haseke ve Sincar boyutunda yeni bir güvenlik alanı oluşturulmalıdır. Süleyman Şah Türbesi en eski yerine, Caber Kalesi'ne taşınmalıdır. Devletimizin Suriye'nin yeniden inşası sürecinde oluşması muhtemel etnik, dini veya mezhepsel bölüşüm planlarının aracısı, aparatı ya da tarafı olmaktan kaçınması, stratejik ve devlet aklının vazgeçilmez gereğidir. Bu 4 mesele dışında hiçbir şey, Türk kimliği ve varlığıyla Türk devletinin çıkarlarına hizmet etmeyecektir."
"Suriye bölünmüştür"
Müsavat Dervişoğlu, Suriye'nin bölündüğünü, Türkiye'nin bu bölünmüşlüğü ortadan kaldıracak fikri ve eylemsel bir bütünlükle hareket etmek zorunda olduğunu belirterek, "Suriye'de hukuk devletini, cumhuriyeti ve demokrasiyi temin ettirecek bir dış politika güdülmesi bizim için bir milli güvenlik meselesidir. Ülkesinden ayrılmış Suriyelilerin geriye dönüşlerini kolaylaştıracak bir eylem bütünlüğü içerisinde hareket edilmesi iktidar için bir tercih değil, mecburiyettir. Türkiye, Suriye iç savaşının daha fazla faturasını ödeyemez." ifadelerini kullandı.
Dervişoğlu, Suriye'deki Türkmenlerin haklarının korunmasını da isteyerek, "Irak Türkmenlerinin başına gelenler, Suriye Türkmenlerinin de başına gelecek midir'" sorusunu yöneltti.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.