BAHÇELİ'DEN KILIÇDAROĞLU'NA ''YABANCI ASKER'' YANITI
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantsında açıklamalarda bulundu.
MHP lideri Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun kendisine yönelttiği Suriye tezkeresindeki "yabancı asker" sorusuna, "Sen de iyi biliyorsun ki Türkiye'ye gayrı meşru yabancı postalların ayak basması diye bir şey yoktur, şayet olursa verilecek sadece bir canımız vardır, çiğnenmesi gerekecek bir bedenimiz vardır onlar da vatana millete bin defa feda olsun" diyerek yanıt verdi.
Bahçeli, Yeşil Sol Parti'nin geçen cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine girmesine sert bir dille tepki gösterdi, Anayasa Mahkemesi'ni dava edeceklerini duyurdu. Başkan ve üyeleri hedef alarak "Size soruyorum olan biten rezaletleri ne zaman görmeyi aklınızdan geçiriyorsunuz?" diyen MHP lideri Bahçeli, "AYM'nin Kandil'le köprü kurması teröristleri arkalaması hukuk onuruyla, demokrasiyle kesinlikle bağdaşmayacaktır. Yapılması gereken açık ve bellidir. HDP ve devamında kurulan hangi parti varsa derhal kapatılmalı" diye konuştu.
Bahçeli'nin konuşmasından satır başları şu şekilde:
Bugüne kadar ne zaferlerle şımardık ne de yenilgiyle şaşkınlığa kapıldık. Merhum Cemil Meriç'in, 'Hiçbir zafer umulanı getirmez, hiçbir bozgun mutlak değildir' sözünü ise hafıza kayıtlarımıza nakşettik. Geçmişini bilmeyen bir insanın, kendini tanımayan bir toplumun, mazisine sırt dönmüş bir milletin kurumuş dal parçası gibi olduğunu gayet iyi biliyoruz.
Mazisine sırt dönmüş bir milletin, ırmak akıntısına kapılmış, kurumuş bir dal parçası gibi olduğunu gayet iyi biliyoruz. Medeniyetler arasında değişen güç dengeleri, göçmen ve sığınmacı akını, azgınlaşan yabancı düşmanlığı, inanç ve kültürel çizgiler doğrultusunda yeniden biçimlenmeye başlayan küresel siyaset arenası, Türk milliyetçiliğini durum muhasebesi yapmasına da acil hale getirmektedir. Kuşkusuz bunun da farkındayız. Her an yenilenerek, her dem taze kalarak ancak kontrolsüz değişim dalgalarına son derece ihtiyatlı, tedbirli ve uyanık yaklaşarak, asıl gelişme dinamiklerinin milli ve manevi kaynağımızda olduğunu bilerek, mücadelemizi kararlılıkla sürdürmekteyiz.
Milletimizin aldığımız desteği, yine milletimize hizmet olarak vermekle mesulüz. MHP ile Cumhur ittifakının siyaseti temel üzerinden yükselmektedir. Önümüzde iki siyasi olay vardır ve ortadadır. Birincisi 17 Mart 2024 tarihinde gerçekleşecek 14'üncü Olağan Büyük Kurultay'ımızdır. Diğeri de 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak Mahalli İdareler Seçimleri'dir. Biz siyaseti yaptık mı adam gibi yaparız. El ele omuz omuza yaparız. Dava arkadaşlarıyla kader de paylaşılır, keder de paylaşılır. Başkaları gibi çıkarların peşinde koşmadık, koşmayız. 2024'e doğru Diyar Diyar Anadolu temasıyla, 31 Mart 2024'e hazırlık içerisindeyiz. 9 Ağustos 2023 tarihinde başlayan kongre sürecimiz Büyük Kurultay'ımızla noktalanacaktır. İlçe ve il kongrelerimiz başarıyla tezahür etmiş, sırayı da Büyük Kurultay'ımız almıştır. Başkaları gibi çıkarların peşinde koşmayız. Mesele Türk millet oldumu hiçbir şekilde sınır tanımayız. Siyasi ve stratejik planlamasını yaptığımız toplantılarımıza geçtiğimiz hafta sonu başlamış durumdayız. 14 Ekim 2023 tarihinde Bursa merkezli ilk toplantımız, Bursa, Balıkesir, Yalova, Kütahya, Eskişehir ve Afyonkarahisar il ve ilçe teşkilatlarımızın iştirakiyle gerçekleşmiştir.
"İttifak olarak yeni Türk mucizesine imza atacağız"
Cumhur İttifakı olarak Cumhuriyetin yeni yüzyılında Türkiye Cumhuriyeti'ni çağın üzerine sıçratacağız. Yeni bir Türk mucizesine birlikte imza atacağız. MHP ne yaptığını bilen, ne yapacağını projelendiren, nereye ulaşacağını gören bir fedakârlık kervanıdır. İttifak olarak yeni Türk mucizesine imza atacağız.
Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı; 85 milyon Türk vatandaşını aynı ve eşit gören bir kardeşlik bilincine, bu bayrak benim, bu vatan benim, bu millete mensubiyetten şeref duyarım diyen her vatan evladına değer veren bir birikime, yoksula umut, yolsuzluğa duvar, yozlaşmaya çengel, yıkıma engel olan anıtlaşmış bir beraberlik hissiyatına sonuna kadar sahiptir. Bizim, kim olursa olsun, temel ilke ve ülkülerimizle çelişmeyen, ahlaki, vicdani ve insani vasıflarını kaybetmemiş her insanımızı kaybetmek şöyle dursun; kazanmaktan, birlikte başarmaktan başka bir emelimiz olmamıştır. Tıpkı Yunus'un dediği gibi, kavgaya değil gönüller yapmaya, gönüller almaya, gönüllere girmeye geldik, siyaset mücadelemizin yol haritasını da yarım asırdır buna göre çizdik.
"Siyonizm'in infaz ve imha müfrezeleri suçsuz günahsız insanları yayılım ateşine tutmuştur"
Kudüs İslam'dır ve aynı zamanda Türklüğün derin izlerini taşımaktadır. Merhum Falih Rıfkı Atay'ın meşhur eserinde anlatılan Zeytindağı Kudüs'tedir. Kudüs mukaddesatımızın namus kilididir. Gitti demekle gitmez, düştü demekle düşmez, İsrail'in demekle bu tartı bu sıkleti çekmez, çekemez, çekmeyecektir. Sanmasınlar sadece Kudüs, sadece Gazze İslam'dır, buraların dağı İslam'dır, taşı İslam'dır, kuşu İslam'dır, kurdu İslam'dır, havası İslam'dır, toprağı İslam'dır ve koruyucusu Allah'tır. Evanjelist ve Kabala tezgâhı pususunu kurmuş, Siyonizm'in infaz ve imha müfrezeleri suçsuz günahsız insanları yayılım ateşine tutmuştur. Kıyamet günü senaryoları tedavüle sokulmuştur. Zalimler kudurmuş, zulüm seriye bağlanmıştır. Savaş suçu kabul edilen ve ciğerleri patlatan beyaz fosfor bombası kullanıldığına ilişkin kanıtlar bir bir ortalığa dökülmüştür.
"Sivillerin yaşadığı 2 binden fazla bina bombalanmıştı, cinayete ses çıkarmayan caninin suç ortağıdır"
Gazze'de insanlık değerleri, insan hak ve hukuku sukut etmiş, vurgun yemiş, yağma edilmiştir. Gazze'de çocuklar, kundaktaki bebekler, yaşlılar, kadınlar, tüm sivil ve masumlar kurşunların, bombaların, barbar saldırıların canlı hedefidir. Sivillerin yaşadığı 2 binden fazla bina bombalanmıştır. Bebeklerin ağzında emzik değil yara izi, süt değil kan lekesi vardır. 724'ü çocuk, 458'i kadın olmak üzere can kaybı yaklaşık 2 bin 700'e dayanmış, yaralı sayısı da 9 bin 600'i bulmuştur. Sanıyorum hepiniz ya gazetelerde ya da televizyon ekranlarında görmüşsünüzdür; İsrail bombardımanıyla ağır yaralanan bir anne ve hareketsiz yattığı sedyenin başında ona bakan Filistinli sabinin görüntüleri insanım diyen herkesin kalbini sızlatmıştır. O masum yavru ağlamaklı yüzüyle annesinin elinden tutmuş, fakat annesi tepki vermemiştir. Merhum Cemil Meriç'in aynısıyla vurguladığı gibi; "Yemin ederim ki, dünyanın bütün toprakları bir tek insanın kanını akıtmaya değmez." Yine dediği üzere: Cinayete ses çıkarmayan caninin suç ortağıdır.
"İnsanlığın gözü önünde toplu katliam yapılmaktadır"
İsrail hunhar saldırılarına hız kesmeden devam etmektedir. Ablukaya alınan, adeta toplama kampına dönen Gazze Şeridi'nde; dökülen kanlardan, işlenen cinayetlerden, yıkılan binalardan ve gasp edilen haklardan başka bir şey neredeyse kalmamıştır. Ne hazin, ne yürek burkan bir gerçektir ki, insanlığın gözü önünde toplu katliam yapılmaktadır. Tek dişi kalan sözde medeni ülkeler sırayla İsrail'in arkasında toplanmıştır. Yeri geldiğinde mangalda kül bırakmayan insan hakları savunucuları, soruyorum alayınıza neredesiniz? Avrupa ülkelerinin Filistin lehine yapılan haklı ve masum gösterileri yasaklaması utanç duyulacak bir ilkellik değil midir? İsrail'in başına gelenler karşısında yas tutup da, Gazze'nin çığlıklarına kulak tıkayanlara her şey bir yana insan demek mümkün müdür? Hür ve uygar dünyanın ikiyüzlü demokratları, mayası ve meşrebi karmakarışık olan özgürlük şakşakçıları nereye sindiniz? Nereye gittiniz? Ne zaman Gazze'deki bebeklerin kefenlendiğini göreceksiniz?
"Bu zulmete ve zillete nereye kadar tahammül edilecektir?"
İnsan hakları; dini, etnik, felsefi gibi farklılıklara rağmen her insanın sırf insan olması sebebiyle bir değeri olduğunu ve bu hakların dışarıdan gelebilecek her türlü müdahaleye kapalı bulunacağını esas almaktadır. Kişilerin insan olmalarından dolayı sahip oldukları hakların çiğnenmesi, ihlal edilmesi, yok sayılması küresel anarşizme hizmettir. İnsani haklar, devrolunamaz, zorunluluktan bağımsız, herhangi bir rol ile tanımlanamaz. Bir insan hakkına sahip olmak için kişi, bir insan varlığı olmaktan başka hiçbir şeye ihtiyaç duymaz, duyamaz. Demek istediğim şudur: İnsan hakları doğuştan kazanılan haklardır. İnsan hakları evrenseldir, kaldı ki bütün insanlar eşittir. Sözde insan hakları müdavimlerinin alayı gül gibi görünüp dikenlerini batıran, bal diye zehir saçan insanlığın yüz karaları, haddizatında esfele safilinlerdir. Biliniz ki, alçaklığın olimpiyat şampiyonası düzenlenmiş olsa yanan meşaleyi bunlardan daha iyi, daha heyecanlı taşıyan bulunamazdı. Gazzeli masumlar aç ve açıktadır. Üstelik yüzbinlerce Gazzeli kuzeyden güneye, yani Mısır'a doğru sürülmektedir. İsrail'in 13 Ekim'de, Gazze'de mukim Filistinlilere, 24 saat içinde kuzeyden güneye geçin çağrısı ve sonrasında bir milyon insanın yollara düşmesi yürek yaralayıcı bir dramdır. Gazze'de; elektrik, su, enerji ve iletişim hatları kesilmiş, sivillere hava saldırısı ve sürekli bombardıman ortalığı savaş alanına çevirmiştir. Şehir karanlıktadır, içecek, yiyecek, giyecek, ilaç gibi temel ve insani ihtiyaç maddelerinin karşılanması bugünkü şartlarda çok zordur. Konu Türk olunca, konu Müslüman olunca hatırlanmayan insan hakları gerçek manada kimlerin güdümündedir? Bu zulmete ve zillete nereye kadar tahammül edilecektir?
"Refah Sınır Kapısı ile Akdeniz'de oluşturulacak insani yardım koridoru aracılığıyla Gazzelilere el uzatılmalıdır"
12 Ekim'de İsrail'i ziyaret eden, bugünlerde tekrar ziyareti gündemde olan ABD Dışişleri Bakanı, Tel Aviv'de: 'Ben bugün sadece Dışişleri Bakanı olarak değil, bir Yahudi olarak da buradayım' demiştir. Peki Müslüman Türk milleti oraya giderse olacakları hesap eden bir akıl, mantık ve izan sahibi acaba karşımıza çıkacak mıdır? Gazze'ye insani yardımların önü kesilmemelidir. Refah Sınır Kapısı ile Akdeniz'de oluşturulacak insani yardım koridoru aracılığıyla Gazzelilere el uzatılmalıdır. Türkiye tarihi ve vicdani sorumluluğun fevkinde üç uçak dolusu insani yardımı Mısır üzerinden Gazze'ye göndermiştir. İsrail saldırılarına derhal son vermelidir. İki devletli çözüm vasatı mutlaka oluşturulmalıdır. 18 Ekim 2023 tarihinde toplanacak İslam İşbirliği Teşkilatı top çevirmekten, cılız kınama mesajlarından çok daha fazlasını yapacak karar ve kararlılık içinde olmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın akılcı, ahlaklı ve aktif diplomasisi desteklenmelidir.
"ABD'nin Doğu Akdeniz'e uçak gemilerini sevk etmesi hafife alınamayacak bir tehdittir"
Ayrıca ABD'nin Doğu Akdeniz'e uçak gemilerini sevk etmesi hafife alınamayacak bir tehdit ve sorumsuzluktur. Buna misilleme ve cevap olarak Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de tatbikat kararı alması doğru ve cesur bir tavırdır 16-20 Ekim 2023 tarihlerinde Doğu Akdeniz'de fiili atış eğitiminin yanı sıra, 23-27 Ekim 2023 tarihlerine Türkiye ile Kıbrıs Türk Devletinin birlikte icra edeceği Şehit Teğmen Caner Gönyeli Arama Kurtarma Tatbikatı" meydanın boş olmadığına dair çok güçlü bir mesajdır. İsrail'in sivillere saldırısına karşı çıktığımız gibi Hamas'ın da sivillere saldırmasına karşı çıkıyoruz. Biz katledilen masumların kimlik kartlarına, derilerinin rengine, kökenlerinin çeşitliliğine, dini ve milli aidiyetlerine, nerede doğup nerede yetiştiklerine bakmıyoruz. ABD'nin Küba'dan kiraladığı topraklar üzerinde kurduğu Guantanamo Askeri Üssü'nde işlenen insanlık suçları ile Gazze'de yaşanan insani dram arasında da bir fark görmüyoruz. Ve diyoruz ki, Filistinli kardeşlerimiz yalnız değildir, çaresiz değildir, Türk milleti dua ve desteğiyle yanlarındadır.
Kılıçdaroğlu'na "yabancı asker" yanıtı
Doğru soru doğru bir kafanın, doğal ve dobra bir karakterin mahsulüdür. Bunlardan mahrum sorular cevap aramak yerine vakit kaybına yol açacaktır. Gördüğüm kadarıyla CHP Genel Başkanı sorduğu soruların doğru ve isabetinden daha çok, laf olsun torba dolsun derdindedir. Boşa sallayıp acaba dolu tutar mıyım çabasındadır. Çalı dibinde çadır kurmanın merakındadır.Geçen haftaki grup toplantısında bize bazı sorular yöneltmiş. Allah var ya pek ciddiye almadım, çünkü sorular iyi hazırlanmamış, hepsi de baştan savma. Sayın Kılıçdaroğlu onu bunu bırak, bugün görüşülecek Suriye ve Irak tezkeresine ne diyeceksin onu söyle? Evet mi, hayır mı oyu kullanacaksınız bunu açıkla. Sudan bahanelere sığınma, nerede durduğunu göster. Türkiye'nin milli güvenliğine yönelik ayrılıkçı hareketlere destek misin değil misin? Söyle de duyalım. Terör tehdidi ve güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbirin alınmasından yana mısın değil misin? Paylaş da bilelim. Irak ve Suriye'deki tüm terör örgütlerinden ülkemize bundan sonra da yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı milli güvenliğimizin idame ettirilmesinin yanında mısın değil misin? İtiraf et de, ederini giderini öğrenelim. Bu çerçevede Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gerektiği takdirde terör örgütlerine sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak maksadıyla yabancı ülkelere gönderilmesine destek misin değil misin? Bir zahmet açıklığa kavuştur da duruşunu görelim. Bak Sayın Kılıçdaroğlu, sen de iyi biliyorsun ki, Türkiye'ye gayri meşru yabancı postalların ayak basması diye bir şey yoktur, şayet olursa verilecek sadece bir canımız vardır, çiğnenmesi gerekecek bir bedenimiz vardır, onlar da vatana, millete bin defa feda olsun.
"Bu Anayasa Mahkemesi ne yapmaktadır?"
Geçtiğimiz hafta sonunda HDP'nin peruk takmış, poşu bağlamış, makyaj yapmış hali olan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi isimli bölücü yapının 4'üncü Büyük Kongresi yapıldı. Bu terör gösterisinin yapıldığı salonda İstiklal Marşı okunmadı, Türk bayrağı asılmadı, bebek katilinin posteri sahneye taşınarak cinayet ve ihanete güzellemeler yapıldı. Ne Kılıçdaroğlu'ndan ne de diğer kaprisli, kafaları gidip gelen müzmin ortaklarından hiç ses çıkmadı. Bühtan oklarıyla devlete çürümüş diyen Kılıçdaroğlu, asıl çürümüşlerin nedense üzerini örtüyor. 4 Ekim 2023 tarihinde, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Ağrı Milletvekilinin de içinde bulunduğu ve bölücü parti üzerine kayıtlı bir otomobilde terör örgütüne katılmak üzere taşınan iki terörist kıskıvrak yakalandı. Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi sıralarında oturan bir şerefsizin terörist sevk zincirinin tam ortasında yer aldığı bir kez daha teyit ve tevsik edildi. Sayın Kılıçdaroğlu, sizinkiler yine boş durmuyor, kaçak göcek dağa çıkmanın hesabını yapıyor, fakat bizim kahramanlar da hiçbirisine hamd olsun nefes aldırmıyor. HDP; Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi derken, bir kez daha kostüm değiştirerek, bu defa da Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi adını almıştır. 1990 yılından buyana HEP, ÖZDEP, DEP, HADEP, DEHAP, BDP, HDP, YSP kod adıyla hıyanetin göbeğinde olan terör ve bölücülüğün siyasi yatağı şimdi de HEDEP olarak yoluna devam edecekmiş. Bizim anlayamadığımız, bu Anayasa Mahkemesi ne yapmaktadır? 2021 yılından beri HDP'nin kapatılmasıyla ilgili iddianameyi ne hakla, hangi amaçla, kimlere şirin görünmek için sumen altında bekletme gereği duymaktadır? Adı ne olursa olsun, bölücülüğün siyaset ayağını hukuken kırmak için daha hangi belge, bilgi ve delillerin olmasına ihtiyaç vardır?
"Anayasa Mahkemesi'nden davacı olacağız"
Hem tarih önünde, hem millet nezdinde, hem de yarın Mahkeme-i Kübra'da hainlerden olduğu kadar Anayasa Mahkemesi'nden de davacı olacağımızı, hakkımızı da söke söke alacağımızı cümle aleme ilan ediyorum. HDP'nin, kapatma davasının açılmasını takiben YSP adıyla 14 Mayıs seçimlerine girmesi de Türk adaletiyle ve Türk milletiyle alay etmektir. Anayasa Mahkemesi Başkanı ve üyeleri direkt size soruyorum, olan biten rezaletleri ne zaman görmeyi aklınızdan geçiriyorsunuz? Gecikmiş adalet, adalet değildir, bu gerçeği bilmiyor musunuz? Anayasa Mahkemesi'nin Kandil'le köprü kurması, teröristleri arkalaması hukuk onuruyla, demokrasi namusuyla kesinlikle bağdaşmayacaktır. Yapılması gereken açık ve bellidir. HDP ve devamında kurulan hangi parti varsa derhal kapatılmalı, bir daha bölücü ve yıkıcı bir siyasi organizasyona ruhsat ve icazet verilmemelidir. Gündemde olan tezkere görüşmelerine Milliyetçi Hareket Partisi grubu tam kadro halinde katılıp Türkiye'nin, Türk milletinin, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, şehit ve gazilerimizin yanında olduğunu sonuna kadar göstererek evet oyu kullanacaktır. Sınır ötesindeki terör hedefleri inşallah yok edilecektir.
"ABD Başkanı ve onun içimizdeki maşaları Türkiye aleyhine mihrak bir tehdittir"
Türkiye'nin haklı ve meşru operasyonlarını barış için tehdit gören ABD Başkanı ve onun içimizdeki maşaları Türkiye aleyhine mihrak bir tehdittir, gelecekleri varsa göreceklerini de unutmamaları tavsiyemdir. İnsansız hava aracımızı düşürmelerinin hesabı da er ya da geç mutlaka sorulacaktır.